14 Mayıs 2013 Salı

Can Baba'dan...Kötü değil mi?


Hiç, bir insanı unutmak,

Bir insandan vazgeçmek,

Bir insanı hayatından sonsuza kadar çıkartmak zorunda kaldın mı hiç?

Hani ölmüş gibi,
Hani uzatsan da elini tutamayacağını bilmek gibi,
Her an kapından içeri gülümseyerek gireceğini bekleyip ...ama aslında hiç gelemeyeceğini de bilmen gibi.
Ne zor şey değil mi ölmediğini bilmek,
Ama ölmüş gibi ulaşılmaz olması artık o insanın sana,
Ne kadar katlanılmaz bir gerçek değil mi sen hala bu kadar sevgili iken ?Özlemek,
Bu kadar özlemek,
Etini kemiğini yakarcasına özlemek,
Çok kötü değil mi?

Can Yücel
 
 

27 Nisan 2013 Cumartesi

Bir Haftasonu Tek Başına Olmak Demek...

BİR HAFTASONU TEK BAŞINA OLMAK DEMEK ;

Olumlu herşeyi bir kenara atıp istediğin kadar olumsuza odaklanabilmek,

Bazı cumartesi-pazarlarını deli gibi eğitimlere ayırırken bazılarında yataktan bile zor kalkmak demek,

Cumartesi geceleri rakı sofralarında, pazar sabahları kahvaltı sofralarında etiketlenememek demek,

Cuma iş çıkışı bir kaçamak yapıp atlayıp arabaya,telefonları da kapatıp teknolojiden uzak iki kişilik bir tatil yapamamak demek,

Sertleşmiş tırnak diplerini törpüyle,makasla değil dişinle koparmak demek,

Yağlı saçlarını yıkamaya üşenmek,duştan sonra kabarmasını umursamayıp hiç fönlememek demek,

Abur cubur ve yemeğin dibine vurup alınan kilolardan rahatsız da olsan "hayy ben bu dünyanın içine"deyip umursamamak demek,

Akşam yatarken veya sabah uyandığında yatakta ayağına değen bir ayak, ensende bir nefes, uyurken kalp atışlarını duymaya çalıştığın birinin olmaması demek,

Hafif çakır keyf gelinen bir cumartesi gecesinde seni kollarının arasında sıkı sıkı saran, öpüşürken nefesini kesen birinin olmaması demek,

Kız kıza çıkılan eğlencelerde yan masalardakileri kesip "adama baaak kadına bak millette şans var kızım" muhabbetlerini fon diple kesmek demek,

Kadın kadına eğlencenin dönüşünde apartmana girdiğinde, arkandaki boşluğa uzuuuun uzun bakıp o anda orada sana bakan bir çift göz olmasını hayal etmek demek,

Eşi/sevgilisi olan arkadaşlarını artık arayamamak, planlarına dahil olamamak, olmak da istememek demek,

Bazen herkesin en sevdiği günlerin senin nefret ettiklerin olması demek,

Her baharda umutların tavan yapması ama içten içe de korkmak demek,

Sesin duyulmasın diye yastığa gömülüp ağlamak ve ertesi güne "belki bir gün..." diye uyanmak demektir...











12 Nisan 2013 Cuma

İkinci el dostluk

   "Dostlarınıza zaman ayırın" der tüm bilge kişiler. Herkes gider, aile gider, eş gider, sevgili gider veya gitmeseler de bir sorun olduğunda hep herşeyi, en ince ayrıntısıyla konuşabileceğiniz kişi dostlarınız olur. Ama bazen o dost dedikleriniz canınızı bilerek/bilmeyerek ,belki de sadece egolarıyla yaşadıklarından yenik düşerler vefasızlığa. Ele geçirir vefasızlık onları bir de bencillik girdi mi koluna değmeyin keyiflerine...Koca koca haklı sebeplerden çocukları olur bu mutlu(!)çiftin. Neyi nasıl söylediklerinin ve o lafların nereye gittiklerini hiç önemi kalmaz artık. Çünkü aile vardır artık ortada soyları taaaa "çıkarcılık krallığına" dayanan...

   Hiç kimseye, hele de dost dediklerine asla ihtiyacın olduğunda,zordayken,sıkışınca "koş" diyeceğin bir eşya gibi davranma! İncineceğini,arada çıkarılacak biri değil de hayatında değerli biri olduğunu hissettirmeyi unutma! İkinci el eşya bile kullanmıyorken ikinci el dostlara kalmak istemiyorsan...

8 Mart 2013 Cuma

Kadınlar...


   Hayat keşke tıpkı şu resimdeki gibi olsa...Kadınlar bahar renklerinde ,keyifli masalarda gözünün içine içine sevgiyle bakılan şımartılan kız çocukları olsa.Cinayet,töre,ayıp,günah,eğitim hakkının alınması gibi şeyler olmasa artık gazetelerde ve haberlerde. Dileğim; pozitif ayrımcılığın değil eşitliğin konuşulduğu ,paylaşıldığı günlerin olması. Tüm erkekleri yetiştirenin de bir kadın olduğunun unutulmaması.Ve kadının en büyük düşmanının bir başka kadın olmaması. Eminim ki, yarına kalsa da yanına kalmıyor kimsenin. Boşa zaman harcamamalı hiç bir kadın.

   Hayat; kadınlar günü için tüm kız arkadaşlarına ve öğretmenine minik resimler çizip boyayan bir kız çocuğunun masumiyetinde olmalı...


15 Şubat 2013 Cuma

Her Çocuk Kitap Kurdu Olsun

"Her çocuk bir kitap kurdu" sloganını görür görmez çorbada tuzum bulunmalı ve bunu daha bir çok kişi duymalı, bilmeli dediğim başarılı bir kampanya haberi yazacağım bugün.İnternet sitelerinden aldığım yazıyı paylaşıyorum.

Bugüne kadar yaptığı faaliyetlerle ihtiyaç sahibi ailelerin sorunlarına derman olmayı kendisine ilke edinen SEVGİ MAĞAZASI yine bir ilke imza atıyor.

Edirne’den Ağrı’ya kadar yurdumuzun her köşesindeki ihtiyaç sahiplerine ulaşmaya çalışan; din, dil, ırk ve cinsiyet ayrımı yapmadan ayakkabı, oyuncak, kırtasiye malzemesi, mutfak eşyası, kuru gıda ve kıyafet gibi eşyaları ücretsiz dağıtmak için 02.02.2002 de kurulan “Sevgi Mağazası”
“Her Çocuğumuz Kitap Kurdu Olsun” sloganı ile “Kitap Kampanyası” başlatarak, bugüne kadar hiç kitabı olmayan, okumaya hasret çocuklarımıza oyuncak kampanyasının ardından bu kez de kitap dağıtmak üzere 2009 yılında yola çıktı. Siz bağışçılarımız tarafından Derneğimize getirilen kitaplardan; her yıl olduğu gibi sadece 2012 yılında 10327 adet kitap köy okullarına, Derneğimizden yardım alan öğrencilere ve iki ilde kurulan kütüphanelere teslim edilmiştir.

Ülkemizin her köşesinde okumaya aç çocuklarımıza ve gençlerimize okuma alışkanlığını aşılamak ve yaygınlaştırmak için, hep birlikte elele verelim ve bu yolculukta kitap okuma isteğinde olan çocuklarımızı KİTAP KURDU yaparak yüzlerini güldürelim.

Kampanya 05-15 yaş arası çocuklar içindir.

Boyama kitapları, okul öncesi hazırlık kitapları, hikâye kitapları, çocuk romanları, klasikler ve gençlik kitapları kampanyamız kapsamındadır.

İnternet adresi ve iletişim: http://www.sevgimagazasi.org/2013/02/ulkemizde-her-cocuk-kitap-kurdu-olsun/

8 Şubat 2013 Cuma

Maceralı Yolculuk Part 1: Batum'dan Girne'ye

   Yağmurlu bir pazar sabahı herkesler uyurken düştüm havaalanı yollarına.İstikamet Batum...Araştırmalar yapıldı,sırtçantası hazırlandı,yol arkadaşıyla buluşuldu.Ama tuhaf bir şekilde bir de rahatlık var içimizde..

   Havaalanına gittik chenck in açılmadı geç açılacak cevabı aldık.Biz de bir kahvaltı yapalım deyip oturduk.Yarım saat sonra telefona bir mesaj geldi "uçuşunuz rüzgar nedeniyle iptal oldu" Nasıl yani ?şaka olmalı bu "derken gülsek mi ağlasak mı bilemeden soluğu kalabalık ve gürültülü bir grubun arkasında aldık.Batum'da havanın güzel olduğu , diğer havayollarının uçuşlarının devam ettiğini söyleyenler olsa da firma nuh diyor peygamber demiyor.

   Gezenti ruhlarımız vizesiz gidilebilecek her yeri araştırmaya başladı:) Yalnız firma genellikle Balkanlara uçuyor ama biz -15dereceye ve kar fırtınalarına hazırlıklı değiliz.Arkadaşlar arandı,internetten tarandı en uygun yer Bakü dedik bileti Bakü'ye çevirmeye gittik.Bu sefer firma bileti değiştirmedi bir de onun krizini yaşadık. Geriye gidilecek tek yer Lefkoşa kaldı. Biz de Lefkoşa'ya biletimizi çevirdik,yemek yedik ve Lefkoşa ile ilgili bilgi toplamaya başladık. Uçağa binip Ercan havaalanına indik.Bu sefer de taksiciler Lefkoşa'da grev olduğunu,kalacak yer bulmakta zorlanacağımızı, her yerin kapalı olduğunu ve çöplerin bile toplanmadığını söyledi.Siz "Girne'ye gidin" dediler biz de olur dedik günümüzün dördüncü rotası olan Girne'ye gittik:)

   Girne, Kıbrıs adasının ve Akdeniz’in en güzel liman şehirlerinden biri.Bir tarafta Beşparmak Dağları’nın tertemiz havası bir tarafta Akdeniz’in kokusu.Sadece bir liman kenti olmasından değil pek çok medeniyete ev sahipliği yapmasıyla da önemli bir şehir olduğunu düşünüyorum. Gerçi Kıbrıs’ta şehirlere “kaza” deniyormuş ama alışık olduğum ve kaynaklarda yazdığı üzere şehir diye anlatacağım.Girne’de ulaşım biraz sıkıntılı sadece belirli saatlerde sabit bir hat üzerinde gidip gelen minibüsler var ve bu hat gezmek isteyeceğiniz yerlere kesinlikle mesafeli.Zaten dağ ile deniz arasında bir şehir olduğundan oldukça dağınık bir yerleşim yapısına sahip. Araba kiralamak en ekonomik ulaşım ancak trafik ters yönde akıyor ve direksiyonlar sağ tarafta bulunuyor. Hatta havaalanına ilk indiğimde cep telefonuma gelen ilk mesaj trafiğin ters olduğu karşıdan karşıya geçerken ters tarafa bakmam gerektiği oldu.


 
   Girne’nin kesin kuruluş tarihi bilinmemekle birlikte M.Ö. 10. Yüzyıla kadar dayandığı düşünülüyor.Bizans,Lüzinyan,Venedik,Osmanlı medeniyetlerine gerek savaş gerek savunma gerekse dinlenme amaçlı hizmet etmiş bir şehirdir. Yaz mevsimlerinde oldukça hareketli bir hayat olsa da kışın da casinolara gelenler oldukça fazla oluyormuş. Özellikle Türkiye’den gelenler çoğunluktaymış.

 
   Girne’ye gelince ilk gezilecek yerin Girne Liman’ıdır.Yüksek dağların altında, alçak katlı eski evler,sahil cafeleri ve restaurantları ve marinasıyla tam bir Akdeniz kasabası.Limanın diğer tarafı lüks otellerin casinoların olduğu ve yazın oldukça hareketli olan kısmını oluşturuyor. Limanın en uç kıyısında Girne Kalesi bulunuyor. Kalenin Arap akınlarına karşı şehri korumak amaçlı olarak Bizanslılar tarafından yapıldığı düşünülüyor.Ardından Kıbrıs’ı ele geçiren aslan yürekli Richard’ın kaleyi Fransız Lüzinyan’lara satıp üç yüz yıllık Lüzinyan egemenliği başladığı düşünülüyor.Kale Lüzinyan’lara geçince Bizans dönemiden kalma yerlerin yanına yeni bir giriş kapısı,muhafız kuleleri,ok mazgalları ve zindanlar eklenerek savaş zamanında sığınma barış zamanında dinlenme yeri olarak kullanılmaya başlanmış.Kale Ceneviz saldırılarında zarar görünce Venediklilerce geliştirilerek korumaya alınmış ardından Fransız kralı Osmanlı’ya teslim olunca da Osmanlı himayesine girmiştir. Kale içinde işkence odasında, Lüzinyan döneminde komutana ihanet eden bir askere yapılan canlandırmalar sergileniyor.Buranın tam karşısında zindana atılıp karnına taş bağlanarak çocuğu düşürülmeye çalışan bir prensese yapılan işkenceler canlandırılıyor ; St. George kilisesi bölümünde, Bizans döneminde yapıldığı tahmin edilip önceden kale dışında olup sonradan içeri alınan bir kilise bulunuyor.Kırnı mezarları bölümünde, kazılarda çıkarılmış tunç dönemine ait kalıntılar sergileniyor. Venedik ve Lüzinyan kalesi bölümünde, Venedik ve Lüzinyan askerlerinin canlandırmaları bulunuyor. Sarnıç, dönemin su ihtiyacını karşılayan bölümüdür.

 
   Seyahat planımda birkaç saatte dört rota değiştirdiğimden notlarımı toplamam zor oluyor.Devamı yolda...
 

26 Ocak 2013 Cumartesi

Sömestre Planları

   Bugün itibariyle yenilenme,kendimi şarj etme,dinlenme,keyif çıkarmak için bana verilmiş 14 günüm bulunmakta:) Her ne kadar birçok kişilerce  "çok büyük nimet ,ohh ne rahatsınız" gibi söylemlere maruz kalsak da, saatler boyunca yirmi beş tane (25)ana sınıfı öğrencisiyle hiç nefes almadan çalışan ana sınıfı öğretmenlerinin yerden göğe kadar hakkı olduğuna inanıyorum.Bedenin ve ruhun şarja ihtiyacı var.

   Günlük gibi de gördüğüm bloguma yazmayalı da çok olmuş.Hemen bir tatil planı yapıp buraya da kanıtını koymam gerektiğini düşündüm.





Gerçekleşecek ilk maddem "uçmak" olacak yarın . Tatil "uçunca" güzel :)

22 Aralık 2012 Cumartesi

Bir Gezgin Filmi:"The Art Of Travel"

   Evlenmek üzere olan Connor düğün günü tam kilisede nikah kıyılırken rahibi susturup herkese bir hediye vereceğini ve  herkesin oturduğu sandalyelerin altındaki zarfı alıp açmalarını söyler. O an kıyamet kopar salonda. Çünkü evlenene kadar hiç kimseyle birlikte olmadığını söyleyen nişanlısı Connor'ın en yakın arkadaşıyla yatmıştır ve Connor tam da büyük günde bunu ortaya döküp gelini orada bırakıvermiştir. Havaalanında gidip ilk uçakla Nikaragua'ya gider ve gezme serüveni başlar. Panama,Peru,Darien,Bolivya ve daha pek çok yer de gezer bir çok deneyim elde eder hatta Guinness rekorlar kitabına girer. Tekrar asık olur huzurlu ve tutkulu bir aşk yaşar.Sonra tam Prag'a yerleşmek üzereyken  daha görecek yerler olduğunu düşündüğünden aşık olduğu kızla da ayrılırlar.


   Bir aşk filmi değil ,gezgin filmi. Yeni yerler,yeni rotalar ve o seyahat tutkusunun insanın nasıl da kanında dolaştığını dibine kadar hissettiren bir film.

   Filmin son dakikalarından Connor'ın notları;

  " Seyahat sanatı bir insanın planlarından uzaklaşması demektir. Seyahat konusunda uzman olmak ne tecrübe ne de yetenek ile ilgilidir. Hiç bir okul Doğu Afrika'da gezerken nasıl vurulmadın diye diploma vermez ya da Meksika'da gezerken ishal olmadınız diye.

   Bu bir yaşam biçimidir çoğu insanın bilmediği...Tek bir sözle arkadaşlarınızın eve dönmesini sağlayamak neredeyse imkansızdır. Bir duygudan da daha fazlasıdır. Şu anki geziden ,önceki gece tecrübe edindiğim bir heyecandır. Adını bile duymadığım bir yere tek gidiş bileti zaman hissettiğim bir şey ve de farkına henüz varamadığım pek çok şey...

   Neden hayatın sunduğu derslerden muaf olayım?Sanırım hayat kötü günlerin sizi ne kadar etkilemesine izin vermenizle alakalı ve ne kadar tecrübe edebileceğinizle..."

   İnsana iyiki nefes alıyorum iyiki yaşıyorum dedirten filmler iyiki var. Hayat bazen karmaşıklaştığında yardımımıza koşuyorlar.