29 Ağustos 2011 Pazartesi

EVLİLİK

EVLİLİK


Yeryüzüne birlikte geldiniz ve sonsuza dek birlikte yaşayacaksınız,
Ölümün ak kanatları günlerinizi bölene dek birlikte olacaksınız,
Tanrı'nın suskun anıları katına eriştiğinizde bile birlikte olacaksınız,
Ama bırakın da bunca beraberliğin arasında biraz boşluklar olsun,
Ve Tanrısal alemin rüzgarları esip dolanabilsin aranızda,
Birbirinizi sevin,ama sevginin üzerine bağlayıcı anlaşmalar koymayın,
Bırakın yüreklerinizin sahilleri arasında gelgit çalkalanan bir deniz olsun Sevgi
Birbirinizin kadehini onunla doldurun ama aynı kadehe eğilip içmeyin,
Ekmeğinizi bölüşün,ama aynı lokmayı dişlemeye kalkmayın,
Şarkı söyleyin,dans edin,eğlenin birlikte,ama ikinizin de birer Yalnız olduğunu unutmayın,
Çünkü lavtadan dağılan müzik aynı,ama nağmeleri çıkaran teller ayrıdır,
Yüreklerinizi birbirine bağlayın ama biri ötekinin saklayıcısı olmasın,
Çünkü ancak Hayat'ın elidir yüreklerinizi saklayacak olan,
Hep yanyana olun,ama birbirinize fazla sokulmayın,
Çünkü tapınağı taşıyan sütunlar da ayrıdır,
Çünkü bir selvi ile bir meşe birbirinin gölgesinde yetişmez ....

Halil CİBRAN

HAZ VE ISTIRAP

HAZ ve ISTIRAP
Sonra bir kadın konuştu:
"Bize haz ve ıstıraptan bahset."

Ve o cevap verdi:

"Hazzınız, ıstırabınızın maskesiz halidir.
Ve kahkahanızın yükseldiği aynı kuyu,
sık sık gözyaşlarınızla dolar.

Başka türlü olabilmesi mümkün müdür ?

Istırabın içinize kazıdığı alan ne kadar
derin olursa, o denli çok hazzı içerebilir.

Ve şarabınızı taşıyanla, çömlekçinin fırınında
yanan aynı kadeh değil midir?

Ve sesi ruhunuzu okşayan lavta, daha önce
bıçaklarla oyulan tahtayla bir değil midir?

Kendinizi neşeli hissettiğinizde
kalbinizin derinliklerine inin.

Farkedeceksiniz ki, size bu sevinci veren,
daha önce üzülmenize neden olmuştu.

Üzgün olduğunuzde, tekrar kalbinize dönün.
Göreceksiniz ki, daha önce sevinciniz olan
bir şey için ağlıyorsunuz.

Bazılarınız, "Haz, ıstıraptan daha anlamlıdır" der ;
diğerleri ise, "Hayır, ıstırap daha anlamlıdır".

Bense, ikisi birbirinden ayrılamaz, diyorum.


Onlar beraber gelirler.
Ve siz, bir tanesiyle masanızda otururken,
unutmayin ki, diğeri de yatağınızda uyuyordur.

Gerçekte siz, hazzınızla ıstırabınız
arasında bir terazi konumundasınız.
Sadece boş olduğunuzda, hareketsiz
ve dengede kalabilirsiniz.

Bir hazine avcısı, altın ve gümüşünü tartmak için
sizi kullandığında, haz ve ıstırap kefeleriniz,
ister istemez, yükselip alçalacaktır."

Halil CİBRAN


 

Kendini Biliş

Kendini Biliş
Ve bir adam söyle dedi: 'Bize kendini bilişten bahset.'

Ve o cevap verdi:

'Kalbiniz gecelerin ve gündüzlerin sirrini sessizce bilir.
Ancak kulaklariniz, kalbinizin bilgisini isitmek için deli olur.

Düsüncelerinizde daima bildiginizi, kelimelerde de bileceksiniz.
Rüyalarinizin çiplak bedenine parmaklarinizla dokunabileceksiniz.

Ve böyle de olmasi gerekir.

Ruhunuzun sakli kaynagi yükselmeli ve çagildayarak denize dogru kosmali;
Ve o zaman, sonsuz derinliginizin hazineleri gözlerinizin önüne
serilecektir.

Ancak bilinmeyen hazinenizi tartmak için tarti aramayin;
Ve bilginizin derinligini degnekle veya iskandil ipiyle ölçmeye kalkmayin.

Çünkü kisi, ölçüsüz ve sinirsiz bir deniz gibidir.
'Tek dogruyu buldum' degil, 'Bir dogruyu buldum' deyin.

'Ruha giden yolu buldum' degil,
'Kendi yolumda yürürken ruhu buldum' deyin.

Çünkü ruh, her yolda yürür.
Ruh ne bir çizgi üzerinde yürür;
ne de bir kamis gibi dümdüz büyür.
Ruh, sayisiz taç yapraklari olan
bir lotus çiçegi gibi açilir.'
Halil CibranZaman
Ve bir astronomi bilgini, 'Bize zamandan bahset' dedi.

Ve o cevap verdi:

'Ölçüsüz ve ölçülemeyen zamani ölçebileceksiniz.
Davranislarinizi ayarlayacak, ve hatta ruhunuzun rotasini,
saatlere ve mevsimlere göre yönlendirebileceksiniz.

Zamani, kiyisinda oturup, akisini izleyeceginiz
bir nehir haline döndüreceksiniz.

Içinizde zamana bagli olmadan varolan öz,
yasamin zamandan bagimsizliginin zaten farkindadir;
Ve bilir ki, dün bugünün anisi, yarin ise bugünün rüyasidir.

Ve yine bilir ki, içinizde sarki söyleyen veya düsünen özünüz,
hala yildizlari uzaya dagitan o ilk an'in içinde devinmektedir.

Aranizda, özündeki sevme gücünün sinirsizligini
hissetmeyen var midir acaba?

Yine de bu hudutsuzluguyla ayni sevginin,
bir sevgi düsüncesinden digerine,
bir sevgi davranisindan bir baskasina,
kendi varliginin tam orta yerinde simsiki
ve hareket etmeden durdugunu kim hissetmez?

Ve zaman da, tipki sevgi gibi bölünemez ve ölçülemez degil midir?

Yine de eger düsüncenizde zamani mevsimlerle ölçmek isterseniz,
her mevsimin digerlerini içermesine izin verin.

Ve birakin bugününüz, geçmisi anilarla,
gelecegi ise özlemle kucaklasin.'
Halil Cibran

27 Ağustos 2011 Cumartesi

Martı Dergisi .::. Yasemin Sungur

Martı Dergisi .::. Yasemin Sungur

Her ay internet ücretsiz olarak yayınlanan,eminin çok emek verilen ve çok kaliteli yazılar,paylaşımlar olduğuna inandığım dergiyi sizlerle paylaşmak istedim.

Yasemin Sungur - Mutlu Olmanın Kuralları


güne başlama meditasyonu


Aşk Meditasyonu


Göbek Bağı Kesme


KARLOVY VARY

Prag'a kadar gidildiğinde mutlaka ama mutlaka görülmesi ,bir gün ayrulması gereken huzur dolu,masalsı bir şehir Karlovy Vary.Turla gittiyseniz zaten şirketler oraya extra gezi düzenliyor.Eğer kendiniz gitmek isterseniz de "student agency"diye bir firma gayet rahat ve lüx otobüslerle sizi 10 euro gibi bir ücrete götürüyor.Yolculuk yaklaşık iki saat sürüyor.İndiğinizde mini bir pazarın olduğu, sıradan diyebileceğiniz bir Çek şehri göreceksiniz.Ancak aşağı doğru yeşilin içine girdiğiniz anda sizi adeta bir film seti bekliyor olacaktır.Sanki kartondan yapılmış maket gibi evler,tarihi dokuları alsa bozulmamış,balkonlarından canlı çiçeklerin sarktığı ,bir nehrin yolu mini köprülerle ikiye böldüğü, rüya gibi bir şehir.İnsanın gördüklerinin gerçekliğine inanamayıp bunlar gerçek mi maket mi diye binalara dokunası geliyor.:)

Burası adını Çek Kralı Karls'tan alıyor.Karlsbad diye de geçiyor.Anlamı "kralın banyosu".Kral buranın termal şifalı sularını keşfedip kendine bir yer yaptırıyor ve daha sonra pek ünlü isim de burada kendilerine ev yaptırıyor.Hatta Atatürk de tedavi için bir süre bu kaplıcalarda kalmış.Atatürk'ün kaldığı otelin duvarında "Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu M.K.Atatürk burada kalmıştır"diye bir levha bile var.
Bugün Karlovy Vary bi spa ve dinlenme merkezi olarak hizmet veriyor.Pek çok otel ve termal tesis bulunuyor.Tam 12 tane farklı ısılarda şifalı su çeşmesi var.Hepsi özenle korunmuş.Her çeşmenin üzerinde sıcaklığı ve kaçıncı çeşme olduğu yazıyor.Çeşmelerde şişeyle su doldurmayınız yazsada pek uyulmuyor bu kurala.Çeşmeler için özel olarak hazırlanmış üzerinde Karlovy Vary resimli ibrikler var.Bunları hemen her adım başı satan yerler var.İbrik boyutu değiştikçe fiyatlarda değişiyor.Su içmek için alınıp bir hatıra olarak da saklanabilir diye düşünüyorum.

Vaktiniz olursa Becherovka müzesini gezebilirsiniz.Becherovka Karlovy Vary'nin geleneksel bir içkisidir.Jan Becher adlı bir doktor bir pek çok derde dev olan bir karışım yapar ve bu çok tutar.Daha sonra Jan Becher bunun içine alkol koyulsa nasıl olur diye düşünür ve becherovka ortaya çıkar.Hala bir çok Çek'in evine şifa niyetini özellikle soğuk algınlığı,grip gibi hastalıklarla savaşmak için Becherovka kullanılır.

Hediye olarak en uygun fiyata en orjinal cam ve kristal alabileceğiniz bir yer burası.Satıcılarla mutlaka pazarlık yapmalısınız.Su ibriği veya ibrik şeklinde magnetlerde diğer hediye seçenekleri arasında.Gitmişken sade veya çikolatalı olarak yapılan kağıt gibi kağıt helvalardan denemeyi de unutmayın.:)






BRATİSLAVA

Buraya özellikle inter railcilerin ve erasmusçuların uğrak mekanı diyebiliriz.Gezerek bir günde rahatlıkla bitirebileceğiniz bir yer.Şehre tren istasyonuna yada terminaline girdiğiniz anda eski tarihlerinin etkilerini hissedebiliyorsunuz.Avusturya,Macaristan,Çek cumhuriyeti arasında kalmış minik bir ülke.Slovaklar "mini büyük ülke" diye tanımlıyorlar.Tuna kıyısında yürüyüş yapabilir,Slovakya'nın en eski kapısını görebilir,el yapımı hediyeliklerden alabilirsiniz.Şehirde her an her yerden bir heykel fırlıyor.Yolda yürürken sizi şapkasıyla selamlayan bir heykel,köşeyi dönerken resim çeken bir heykel -ki tam yanında olan kafenin adı da paparazzi- rögarlardan çıkan gülen yüzlü bir işçi heykeli vs...Slovakya'da yemek yiyebileceğiniz en orjinal mekanlardan biri 1.Slovak Pub.İçerisi hem çok büyük hem de her yerinde heykeller,eski slovak kıyafetleri ve tabloları,geleneksel slovak köy eşyaları bulunuyor. Burada Çekler'le Slovaklar'ın paylaşamadığı kola olan "Kofola"yı deneyebilirsiniz.Alışık olduğumuz tattan farkı daha az asitli ve tatlı olması diyebilirim.
Avusturya'nın başkenti Viyana'nın 50 km kadar doğusunda bulunan ve Tuna Nehri kıyısında yer alan şehir hem Avusturya'ya hem de Macaristan'a sınırdır.Slovakya'nın siyasi ekonomik ve kültürel merkezidir. Slovaklar, Almanlar, Macarlar, Avusturyalılar, Çekler ve Yahudiler şehrin geçmişinde güçlü izler bırakmıştır. Şehir çok sayıda festival ve ticari sergiye ev sahipliği yapmaktadır.











Orfoz, lagos kurtuldu / lüfer için kara göründü / şimdi eyleme katıl / göster gücünü

Orfoz, lagos kurtuldu / lüfer için kara göründü / şimdi eyleme katıl / göster gücünü: “Seninki kaç santim?” kampanyasına 600 bin kişinin verdiği destekle lagos ve orfozu kurtardık. Sıra diğer türleri kurtarmakta! Denizlerimizin ve balıkların geleceği için, iş işten geçmeden, daha fazla ertelemeden, hemen şimdi eyleme katıl.

13 Ağustos 2011 Cumartesi

Fark Yaratan İnsan Olmak


Öğretmen, lise son sınıf öğrencilerinin her birine, kendisinin ve
başkalarının hayatında yarattıkları farkı onlara söyleyerek ne kadar
değerli olduklarını ifade etmeye karar verdi.

Her öğrenciyi birer birer sınıfın önüne çağırdı. Önce onlara kendisi ve
... sınıf için nasıl fark yarattıklarını söyledi. Her öğrenciyi özel olarak
takdir etti. Sonra her birinin göğsüne altın harflerle yazılı 'Ben Fark
Yaratan Bir İnsanım' yazılı mavi bir kurdele taktı.

Sonra, takdir edilmenin toplumda nasıl bir etki yaratacağını görmek için
bir ders projesi gerçekleştirmeye karar verdi. Her öğrenciye üç kurdele
daha verdi. Kendi çevrelerinde bu takdir seremonisini yapmalarını söyledi..
Bir haftanın sonunda öğrenciler sonuçlarıyla birlikte sınıfta sunum
yapacaklardı.

Sınıftaki çocuklardan biri bir şirkette alt derecede yönetici olarak
çalışan bir adama gitti. Ona kendisine kariyer planlamasında yardımcı
olduğu için şükran duyduğunu söyledi ve göğsüne mavi kurdele taktı. Sonra
ona iki kurdele daha verdi. 'Takdir etmekle ilgili bir sınıf projemiz var'
dedi. Onun da takdir ettiği bir kişiye gidip göğsüne mavi bir kurdele
takmasını ve üçüncü kurdeleyi ona verip onun da aynı şeyi bir başkasına
yapmasını söyledi. Takdir seremonisi böylece sürüp gitmeliydi. Genç
yöneticiden kendisini de sonuçtan haberdar etmesini rica etti.

Aynı gün akşama doğru, genç yönetici, üst düzey yöneticisinin odasına
gitti. Üst düzey yönetici asık suratlı ve huysuz bir insan olarak
tanınıyordu. Genç adam, yöneticisine oturmasını rica etti ve yaratıcı bir
dehaya sahip olduğu için ona hayranlık duyduğunu ifade etti. Yönetici
şaşkınlık içindeydi. Genç yönetici mavi kurdeleyi göğsüne takmak için izin
istedi. Şaşkın vaziyetteki üst düzey yönetici 'Tabii, olur' dedi.

Genç yönetici mavi kurdeleyi, patronunun ceketine, yüreğinin üzerinde bir
yere taktı. Üçüncü kurdeleyi de ona uzatarak, 'Bana bir iyilik yapar
mısınız? Bu ekstra kurdeleyi alıp, takdir etmek istediğiniz birinin göğsüne
takar mısınız? Bu kurdeleleri bana veren liseli çocuk bir okul projesi
hazırlıyor ve takdir seremonisinin insanları nasıl etkilediğini
araştırıyor' dedi.

O akşam, üst düzey yönetici evine geldi ve on dört yaşındaki oğluna
kendisiyle konuşmak istediğini söyledi.

'Bugün başıma olağanüstü bir şey geldi. Ofisimde oturuyordum ve genç
yöneticilerimden biri odama girdi. Bana hayranlık duyduğunu yaratıcı bir
deha olduğum için bana mavi bir kurdele taktı. Düşünebiliyor musun? Benim
yaratıcı bir deha olduğumu düşünüyor. Sonra üzerinde 'Ben Fark Yaratan Bir
İnsanım' yazan bu kurdeleyi ceketime, yüreğimin tam üzerine iliştirdi. Bana
fazladan bir kurdele daha verdi ve benim de takdir ettiğim birisini bulmamı
söyledi. Eve gelirken arabada kurdeleyi kime takacağımı düşünüyordum ve
seni düşündüm. Seni takdir etmek istiyorum' dedi.

'İş hayatında günlerim çok yorucu geçiyor. Eve geldiğimde sana pek fazla
ilgi gösteremiyorum. Bazen sana okul notların iyi olmadığı ya da odan çok
dağınık olduğu için bağırıyorum, ama bu akşam, seninle beraber olmak
istiyorum ve sana hayatımda nasıl fark yarattığını söylemek istiyorum.
Annen ve sen hayatımdaki en önemli insanlarsınız. Sen harika bir evlatsın
ve seni seviyorum!'

Çocuk şaşkınlık içindeydi ve ağlamaya başladı, ağlıyor ağlıyor ağlıyordu.
Ağlamasını durduramayarak hıçkırıklara boğulmuş, katıla katıla ağlıyordu..
Tüm bedeni hıçkırıklarla sarsılıyordu. Gözyaşları kucağına damlarken,
başını babasına doğru kaldırdı, titrek bir sesle, 'Ben de yarın intihar
etmeyi planlıyordum baba. Çünkü beni sevmediğini düşünüyordum.'

Babanın takdiri, çocuğun hayatında büyük fark yaratmıştı. Yaşamla ölüm
arasında bir fark.

Herkes takdir edilmek ister ama takdir etmek konusunda cimriyizdir nedense.
Daha doğrusu birisiyle ilgili olumlu düşünce ve duygularımızı dile
getirmeyi pek aklımıza getirmez, nasıl olsa onların bunu bildiklerini ya da
hissedeceklerini varsayarız.

Bugün fark yaratan insan ol. Sevdiklerini, hatta çok yakından tanımadığın
halde takdir ettiğin kişileri takdir etmek için adım at. Takdir edilmek
yaşama sevincini ve gücünü artırıyor.

İster mavi kurdeleyi, ister kırmızı kalpli mavi kurdeleyi takdirinin
sembolü olarak ver sevdiklerine, öğrencilerine, çalışanlarına, patronuna,
bakkalına, kapıcına. Birilerine 'iyi ki varsın' dediğimizde kendi
varlığımızı da onaylamış oluyoruz.