25 Eylül 2013 Çarşamba

Bazen delilik, mutluluktur...

Eğer bu yazıyı okuyorsanız ve kendinize bir iyilik yapmak istiyorsanız bir "delilik" yapın. Ama sadece kendinize ve kendi başınıza...Normalde asla yapmam diyeceğiniz veya tüm normal (?) insanların duyduklarında çıldırmış olabileceğinizi düşündüğü bir şeyler yapın. Kim ne dermiş, ne düşünürmüşler olmadan sadece hayal ettiğiniz birşeyi ötesini berisini hesaplamadan yapın,gerçek kılın. Bugün az önce tam da öyle bir şey yaptım ve kendimi dünyanın en mutlu insanı hissediyorum. Belki de kontrol delisi bir insan olduğumdan sıradışı yaşadıklarım beni yeniden yaratıyor, ruhumu besliyor.

Birçoğumuz beslenmeye önem verir ve yediğimiz,içtiğimizin hesabını yaparız. Ama en çok beslememiz gereken yer ruhumuz. O ruh doymayınca hiçbir derde deva bulunmuyor. Hatta yakın zamanda gittiğim bir cilt doktoru derinin beynin konuştuğu yer olduğunu söyledi. Beyin ne kadar rahatsızsa deri hastalıkları da daha pek çok hastalık gibi ortaya çıkıp alarm veriyor bize. Sürekli bedeni dinleyip "şu sebepten şu oldu bu oldu" diye düşünmek de doğru değil ve yıpratıcı oluyor (tecrübeyle sabittir) Ancak bazen mesajları doğru okumayı bilmek gerekiyor hayatta.


Aylardan Eylül, mevsimlerden güz olur da ben hayatımı baştan yaratacak ,yenileyecek yepyeni kararlar almam mı? Şimdilik neler oldukları sadece bende saklı kalacak. Ama sevgili günlük sana ihanet etmek istemesem ve teknolojisiz yaşayamasam da bir süreliğine hayallerimi içimi açan,gözüm gibi baktığım defterlerime yazacağım.

Eylül hem güzün başı, hem okulların açılması hem işin başlaması demektir kendimi bildim bileli. Belki de bundan sebeptir hep yeni başlangıçlara gebedir ve benim için kişisel tarihimin milatlarıdır.

Herkesin kendi milatlarını yaratacak gücü ortaya çıkarabilmesi dileğimle...






1 Eylül 2013 Pazar

Eylül'de Gel...

Eylül yenilenme mevsimi...Ağaçların yapraklarını dökmeye başlaması,sararması hep yeniliklere işaret ediyor benim için. Ruhuma renk geliyor sanki en çok renk bu mevsimde var. Yaprakları hiç güzdeki kadar renkli gördünüz mü?

Ruhumun,bedenimin,benliğimin yenilenme mevsimi. En güzel renkleri kuşanıp kızıl kahvelerle sarıp sarmalandığım mevsim...

Her yaz bir "yazın yapılacaklar" listesi hazırlayıp gerçekleşenlerin yanına işaret koyardım. Fark ettim ki bu yaz yapmamışım.O kadar yorulmuşum ki hayallerime bile zaman ayırmak zor gelmiş. Bazen kendim bile kendime fazla geliyorum sanki.Ben bile beni taşıyamıyorum. Günler bazen daha çekilmez bazen de tuhaf bir hızda yetişememe hisleriyle dolu olarak geçip gidiyor şu sıralar. Listesiz çıktığım bu yaz yoluma bir seyahat hayali sığdırdım. Karaköy'de bakıp iç geçirdiğim "bir gün ben de gitmeliyim" dediğim gemi seyahatini gerçekleştirebildim. Bolca düğüne gittim mutluluk şahidi oldum. Aslında her zaman yaptığımdan  o kadar az şey yaptım ve zaman o kadar hızlı geçti ki anlayamadım bile...

Mutluluklar bazen sevinçten bazen de keşkelerden ağlatır oldu. Gözyaşları da günler gibi bir tuhaf oldu daha nadir ama daha şiddetli...

Bu güz eminim başka bir güz olacak..Hep öyle olur...

Eylül'de Gel

Tatil geldiği zaman
Ağlarım ben inan
Gidiyorsun işte 
Arkana bakmadan
Nasıl geçer bu yaz
Ne olur bana yaz
Sen sen sen
Sen bir ömre bedel
Yok yok yok
Gitme gitme gel
Eylülde gel 

Okul yolu sensiz
Ölüm kadar sessiz
Geçtim o yoldan dün
İçim doldu hüzün
Yapraklar solarken
Adını anarken
Bekletme ne olur
Gelmek zamanı gel
Yok yok yok
Gitme gitme gel
Eylülde gel

Eylülde gel Eylülde okul yoluna
Konuşmadan yürüyelim gireyim koluna
Görenler dönmüş hem de mutlu diyecekler
Ağaçlar sevinçten başımıza konfeti gibi
Yaprak dökecekler