18 Mayıs 2012 Cuma

"-mam lazım"larımla Hayatım...


  • Çok uzun zamandır bloga eklemeler yapamıyorum yapmam lazım
  • Bu cumartesi ve haftaya pazar hafta sonu derslerimin finalleri var çalışmam lazım,geçmem lazım
  • 5 gün içinde bir şirketin IK incelemesini bitirip raporlamam lazım
  • Aynı gün hem 20 yıllık arkadaşımın sözünde hem de kuzenimin nişanında olmam lazım
  • Söz Gebze'de nişan Üsküdar'da aynı saatlerde iken klonlanmış olmam lazım
  • Bu mutlu gün merasimlerinden hemen sonraki gün finale girmem lazım
  • Dansı çok ihmal ettim ,arkadaşlarım beni boğmadan ve ben iyice hamlamadan dansa gitmem lazım
  • Lise arkadaşlarımla görüşmem lazım
  • Doğum yapan eski oda arkadaşımın kızı evlenecek yaşa geldi, iyiki doğmuş gözün aydın demek için -ki rezil olicim- Ankara'ya gitmem lazım
  • Yaz için plan yapmamış olduğumdan acil durum planlarından birini devreye sokup yaz hallerini kesinleştirmem lazım
  • Bir sürü kitap biriktirdim keyifle okumam lazım
  • Öğrencilerimin yıl sonu mezuniyetini hazırlamam lazım,sergi hazırlamam lazım,e-okula veri girişi yapmam lazım
  • Sinemaya vakit ayırmam lazım
  • 15 yıl sonra aldığım yeni bisikletimin keyfini sürmem lazım
  • Hazirandaki iki dersin sınavlarına çalışmaya başlamam lazım
  • Bu kadan -mam lazımlarla bana soldan soldan geldiği için gezmem lazımmmm
  • Daha az uyumam lazım
  • 24 saatten fazlası lazım 
Bu saatte dinç bir şekilde ayakta kalmamı sağlayan uyku kaçırıcı mide oyucu kola+nescafe karışımıma teşekkürü Gaviscon şurup ile yapıp ,sevgili sayfamdan arada derede zaman bulup kaçtığım sahilden fotolarla veda ediyorum:))







7 Mayıs 2012 Pazartesi

Kitap:Aşka Veda

Aşka Veda ,Can Dündar'ın yeni kitabı Can yayınlarından çıkan.Bir insan bu kadar mı konuşur okurlarıyla?Bu kadar mı yüreğine işler o satırlar insanın?
Öyle satırlar ki,okuyanın hayatının tam canevine dokunup oradan da alıp bambaşka hayallere,hayatlara götüren...Çokca üç noktalı...

Kitabı yeni aldım ya da kitap beni benden yeni aldı :)

Altı çizili satırlarım çok.Bir kaç satır ve arka kapak yazısını yazıyorum.

*Heyecanla kalbe dolan,hararetle vücuda yayılan kandan ölen görülmemiştir,oysa kalbin oksijensiz,havasız,sevdasız kalması,yani"kalp yetmezliği"öldürebilir insanı...Boşa değil duran kalbi çalıştırmak için ,kalbi duranın dudağına yapışmak...

*Her sokak,her vitrin,her mesken,koskocaman,kıpkırmızı,kanlı canlı ,yusyuvarlak kalplerle doluyken kaburgalarının arasında boş ya da kırık bir kalple dolaşmak ne can yakıcıdır bilirim.Parkta tahteravallisinin karşı kefesini dolduracak arkadaş bekleyen bir çocuğun hüznü...Öksüzlere özgü bir "Anneler günü"...

*Belki de en iyisi kuyruğu her daim dik tutmaktır.Şefkate kanmış bir ev kedisi olmaktansa gardını almış hayta bir sokak kedisi kalmak evladır.

Arka Kapaktan;

Nostaljik bir mazi güzellemesi yapmak istemem," diyor Can Dündar, zindana dönüşen, koyu bir karanlık olan 70'lerdeki ilişkileri anlattığı yazısında: "Ama aşkın ha babam ertelendiği o kanlı karanlıkta bile, en dayanışmacı ve masum yanları saklıydı insanoğlunun..."

"Şimdi bakıyorum da, umursamaz kalabalıklarda metruk bir yalnızlık yaşıyor neslim..."

Aşka Veda, Can Dündar'ın aşka dair yazılarını bir araya getiriyor. Körkütük, sırılsıklam aşkları, özlemi, yalnızlığı, ayrılığı ve terk edilme acısını; "kâh içten içe kabaran kâh gürül gürül çağlayan o deli nehri," anlatıyor.

Siyasetten ve popüler kültürden kadın ve erkeklerin zaman içinde değişen yüzlerine bakıyor. "Söylenmemiş o iki sözcük yüzünden heba olup gitmiş" nesiller ile nihayet kavuşan ama mutsuz mu mutsuz olan günümüz gençliğini karşılaştırıp şiirini kaybeden zamane ilişkileri sorguluyor. Şehvet sevdadan soyunduğunda, Eros okunu kırdığında, piyasa duruma el koyduğunda aşkın nasıl can çekişmeye, körelip çirkinleşmeye başladığını sergiliyor.

Hazsız evliliklerden evliliksiz hazlara, sekssiz aşktan aşksız sekse; ateşten gömleği gönüllü giyenlerden, aşkını kariyerine feda edenlere geçişin izini sürüyor.

Aslında bir türlü veda edemediğimiz, her daim ihtimal dahilinde olan aşkı anlatıyor Can Dündar, Aşka Veda'da.

Ve olası bir sevda kuraklığı tehlikesine karşı, okurları uyarıyor...

1 Mayıs 2012 Salı

Aşkın için koş koş nereye kadar

Nike'ın reklamını izmeleyen var mı bilmiyorum ama ben daha yeni izledim:) Ülkenin iki farklı noktasından birbirine koşan iki sevgiliyi anlatıyor.Şirin,insanın aşka koşasını getiren bir reklam olmuş.Ama o "ama"lardır beni mahveden:) Yani kardeşim reklamlarda bile niye kadınlar güçlü olmak zorunda?Niye erkek pes ediyor hastanelik oluyor da kadın aynı tempoda devam ediyor.Kadınlar hep güçlü,hep herşeye yetişen,koşturmaktan bıkmayan mı olmak zorunda?Reklamlarda bari rahat bırakın:)

Yoksa dünya böyle de bir ben miyim kale gibi sağlam,güçlü bir beyaz atlı prens bekleyen?Beyhude midir bu umut dolu bekleyişim?:(

Buyurunuz söz konusu reklama