Geçen hafta "The Great Masters" sergisini gördükten sonra ilk uçakla İtalya'ya gidesim geldi.Daha önce gitsem de bulunmaktan hiç sıkılmayacağım bir ülke sanırım İtalya.Gerçi gidip de beğenmediğim hiç bir ülke olmadı sanırım.Yani ben gideyim bana yeter :)
16. yüzyıl İtalya'sının üç büyük ustası,dehası olan Michelangelo,Raphael ve Leonardo'nun eserleri interaktif bir ortamda Tophane_i Amire'de sergileniyor.Maalesef bu hafta bitti sanırım 31 Temmuz'du son tarih:( Tophane-i Amire'ye de daha önce hiç gitmemiştim.Buram buram tarih kokan ve sergiyle bütünleşmiş harika bir atmosferi vardı.
Leonarda Da Vinci; üç büyük ustanın en yaşlısıymış.Evrensel deha olarak adlandırılabilecek bir zekaya sahip döneminin büyük muciti,bilim adamı,ressamı,mimarı ve mühendisidir.Az sayıda özgün resmi bulunmakla birlikte "Mona Lisa" tablosu ve "Son akşam yemeği" freski en ünlüleridir.Bir de bilim ve sanatın en önemli eserlerinden biri olan "Vitrivius Adamı"(insanın oranları)
Michalengelo;usta bir ressam ve heykeltraştır.En önemli eserlerinde "Pieta" Saint Pietro bazilikasında ve 4 metrelik Davut heykeli Floransa'da bulunuyor.Sistine Şapeli'nin tavan süslemelerini dört yılda oldukça zorlanarak bitirmiş,yıllardır İtalya'nın en sıradışı ve güçlü çalışması olarak tarihe adını yazdırmıştır.
Davut Heykeli
Raphael;ünlü bir ressamdır.Tablolar dışında kumaşlara da resimler yapmıştır.Eserlerinde dini öğelere sadık kalmış,klasik ressamlığın temellerini atmıştır.
Saint Pietro Bazilikasının tavanın temlisi resmi
Saint Pietro Bazilikası maketi
Sergiden çıktıktan sonra bir kez daha canlı gibi görerek,dinleyerek,deneyimleyerek bilgi edinebileceğimiz interaktif sergilerin ülkemizde çoğalmasını diledim.
30 Temmuz 2012 Pazartesi
24 Temmuz 2012 Salı
İki Gezgin,100 Gün,1 Kıta ve Hello Afrika
“Hello Afrika” iki motosikletli maceraperestin
İstanbul’dan başlayarak, Afrika kıtasını boydan boya geçip Cape Town’da
sonlanacak olan yolculuk projesi.
Bazen Blue Nile'ın kahverengi akışına şahit oluyorlar,
Twitter Rüzgarın İzinde: http://twitter.com/ruzgarinizinde
Serkan Söğüt
kendi işine 100 gün ara verdi, Murat Cengiz yıllardır çalıştığı bankadan
ücretsiz izin aldı. Onlar hayallerinin peşinden 100 günlük bir yolculuğa çıkmak
için yanlarına sadece motosikletlerini aldı.
100 günde
15.000 kilometre yol yapacak olan bu iki maceraperest, kendileri gibi maceraperestlere
ve keşfetmeyi sevenlere yol göstermeyi, ilham olmayı hedefliyor. “Hedefimiz
bizi takip edenlere, motosiklet sevgisini ve ruhunu aşılamak, bilmedikleri yerleri
korkulur olmaktan çıkarmak.” diyorlar.
24 Haziran
2012’de başlayan yolculuğun tam bitiş tarihi henüz belli değil. Zira hergün
farklı bir sürprizle karşılaşıp zaman planlarında sarkmalar yaşayabiliyorlar. Karaborsada benzin bulmak gibi:))
“Hello
Afrika” aynı zamanda bir sosyal medya belgeseli. Gün gün yaşadıklarını
Facebook ve Twitter sayfalarından
yayınlayan gezginler, haftada ortalama 35.000 ila 40.000 kişiye paylaşımlarını
ulaştırıyorlar.
Bazen asfaltla vedalaşıyorlar,
Bazen Blue Nile'ın kahverengi akışına şahit oluyorlar,
Bazen de bu manzaraya uyanıyorlar...
Sadece
gezmek değil, gezdikleri yerleri, gördüklerini de mümkün olduğunca çok kişiye
ulaştırmak isteyen gezginlerden Serkan Söğüt felsefelerini şöyle açıklıyor: “Gezmek demek farklı kültürleri tanımak
demek. İlginç coğrafyaları keşfetmek, dünyada ne kadar farklı yaşam şekilleri
olduğunu görmek, yeni kültürlerle tanışmak demek. Kısacası gezmek demek dünyayı
tanımak demek. Hello Afrika projesini mümkün olduğunca çok kişi ile paylaşarak,
takipçilerimizde dünyanın farklı coğrafyalarına yönelik merakını uyandırmayı
amaçlıyoruz.”
Rota Afrika Kıtası
İstanbul’dan
Cape Town’a uzanan 100 gün sürecek olan, 15.000 kilometrelik bir
yolculuk Hello Afrika. Yol boyunca
Afrika’nın doğu ve güneyini kapsayan toplam 11 ülkeden geçmeyi planlıyorlar: Mısır,
Sudan, Etiyopya, Kenya, Uganda, Tanzanya, Malavi, Mozambik, Madagaskar, Lesotho,
Güney Afrika.
Seyahati Nasıl Paylaşıyorlar?
Web Sitesi:
Yolculuk hikayeleri, çektikleri fotoğraf ve videolar ruzgarinizinde.com üzerinden internet ortamında paylaşıyorlar. Ruzgarinizinde.com’da bu rotayı kullanacak maceraperestlerin işlerine yarayacak bilgiler ağırlıkta.
Yolculuk hikayeleri, çektikleri fotoğraf ve videolar ruzgarinizinde.com üzerinden internet ortamında paylaşıyorlar. Ruzgarinizinde.com’da bu rotayı kullanacak maceraperestlerin işlerine yarayacak bilgiler ağırlıkta.
Sosyal
Medya:
Yol boyunca Facebook ve Twitter üzerinde bulunan “Rüzgarın İzinde” sayfalarından seyahatin kısa notları, bulunulan yer, fotoğraflar ve önemli olaylar gibi özet bilgileri sürekli paylaşıyorlar. Facebook ve Twitter üzerinden takibe almanızı öneririm.
Facebook Rüzgarın İzinde: http://facebook.com/ruzgarinizindeYol boyunca Facebook ve Twitter üzerinde bulunan “Rüzgarın İzinde” sayfalarından seyahatin kısa notları, bulunulan yer, fotoğraflar ve önemli olaylar gibi özet bilgileri sürekli paylaşıyorlar. Facebook ve Twitter üzerinden takibe almanızı öneririm.
Twitter Rüzgarın İzinde: http://twitter.com/ruzgarinizinde
21 Temmuz 2012 Cumartesi
2012 Tatilinden İnsan Hikayeleri
Seyahat etmenin en keyifli yanı, hiç bilmediğin bir şehrin sokaklarında kaybolmaktır benim için.En iyi kaybolunca öğrenirsin gittiğin yerleri.Kayboldukça ,sokaklarda yaşanmışlıklara daha bir şahit olursun,daha çok hikayeler dinler,daha çok hayaller kurarsın camları açık evlere bakarken...
Yürümeye alışık olmadığın bir yolda yada bir iklim de daha bir kendini kendine yakın hissedersin.İlginç gelir ilk başta ,bu kadar yabancılıkta nasıl kendine daha yakın olduğun? Yollara düştükçe anlarsın gidilen her yolun seni nasıl tamamladığını...
Bu yaz Alaçatı'da iki küçük hikayeye dokundu varlığım ve tabi o hikayeler de benim ömrüme katıldı.
Biri "Lavantacı".Arada derede bir sokakta, mini minnacık bir dükkan.Girişimde mor tül bir tente,içeride rengarenk lavanta keseleri,lavanta sabunları ve kolonyaları.Hepsi el emeği ,göz nuru.Genç bir arkadaş İstanbul'dan hiç kimselere kulak asmadan iki bavulunu aldığı gibi Alaçatı'ya yerleşmiş.İlk başlarda zorluk çekse de kısa sürede kendine bir düzen oturtmuş."Heidi"gibi yaşıyorum diyor :) Ve ben de o gün, o gözlerde tam da o Heidi'nin o iri gözlerindeki pırıltıyı gördüm.Zaman zaman alıp başımızı gitmek istediğimizi söyledik arkadaşla ,o da bize kendini anlattı ve nasıl başardığını...Bize yol gösterirken kendi haklı gururunu taşıyordu üzerinde.Neşeli ,cıvıl cıvıl,çizginin dışına çıkıp kendi başına yeni bir hayat kurabilen biri.Çok takdir ederim böyle insanları ve bana hep umut verirler "Hiç bir şeyi erteleme,erteleme diye..."
Bir diğeri incik boncukçu bir ablaydı.Stantın resmini çekmediğim için resim koyamayacağım.Onun da bir gözü müşterilerde,bir gözü bitirmeye çalıştığı boncuklu iğnelerde...Güleryüzlü,konuşkan ve artık nadir karşılaşılan samimiyette...O da İzmir'deki dükkanını,dükkanın ilk açtığında başka bir iş de yaparken nasıl öğle tatillerinde koşarak dükkana gittiğini,İstanbul'a gelişini anlattı.Tabi biz de dinledik.Anladım ki; samimiyet,güven,güleryüz tüm kapıları açıyor ve hikayeler insanları birbirine bağlıyor.
Daha çok hikaye dinlemeli ve daha çok anlatmalı belkide, ömrümüzün kapılarını paylaştığımız tek dünyaya açılabilmek için...
Yürümeye alışık olmadığın bir yolda yada bir iklim de daha bir kendini kendine yakın hissedersin.İlginç gelir ilk başta ,bu kadar yabancılıkta nasıl kendine daha yakın olduğun? Yollara düştükçe anlarsın gidilen her yolun seni nasıl tamamladığını...
Bu yaz Alaçatı'da iki küçük hikayeye dokundu varlığım ve tabi o hikayeler de benim ömrüme katıldı.
Biri "Lavantacı".Arada derede bir sokakta, mini minnacık bir dükkan.Girişimde mor tül bir tente,içeride rengarenk lavanta keseleri,lavanta sabunları ve kolonyaları.Hepsi el emeği ,göz nuru.Genç bir arkadaş İstanbul'dan hiç kimselere kulak asmadan iki bavulunu aldığı gibi Alaçatı'ya yerleşmiş.İlk başlarda zorluk çekse de kısa sürede kendine bir düzen oturtmuş."Heidi"gibi yaşıyorum diyor :) Ve ben de o gün, o gözlerde tam da o Heidi'nin o iri gözlerindeki pırıltıyı gördüm.Zaman zaman alıp başımızı gitmek istediğimizi söyledik arkadaşla ,o da bize kendini anlattı ve nasıl başardığını...Bize yol gösterirken kendi haklı gururunu taşıyordu üzerinde.Neşeli ,cıvıl cıvıl,çizginin dışına çıkıp kendi başına yeni bir hayat kurabilen biri.Çok takdir ederim böyle insanları ve bana hep umut verirler "Hiç bir şeyi erteleme,erteleme diye..."
Bir diğeri incik boncukçu bir ablaydı.Stantın resmini çekmediğim için resim koyamayacağım.Onun da bir gözü müşterilerde,bir gözü bitirmeye çalıştığı boncuklu iğnelerde...Güleryüzlü,konuşkan ve artık nadir karşılaşılan samimiyette...O da İzmir'deki dükkanını,dükkanın ilk açtığında başka bir iş de yaparken nasıl öğle tatillerinde koşarak dükkana gittiğini,İstanbul'a gelişini anlattı.Tabi biz de dinledik.Anladım ki; samimiyet,güven,güleryüz tüm kapıları açıyor ve hikayeler insanları birbirine bağlıyor.
Daha çok hikaye dinlemeli ve daha çok anlatmalı belkide, ömrümüzün kapılarını paylaştığımız tek dünyaya açılabilmek için...
17 Temmuz 2012 Salı
İnsan plan yapar,Tanrı güler...
Aşağıdaki videoyu tesadüf eseri izledim.Aklıma 2009 yaz başlarında, bir yemek masası etrafında otururken arkadaşlarla, bana söylenen bir çift söz geldi...O gün sevinçten mideme kramplar girmişti ve hatta o "an" ne diyeceğimi bilememiştim,hatta ve hatta utanmıştım herkesin içinde pat diye bunu söylemek nereden çıktı şimdi diye...
-"75 yaşıma da gelsem bu pistlerle seninle dans ediyor olacağım"...Ama...
İNSAN PLAN YAPAR, TANRI GÜLER...
-"75 yaşıma da gelsem bu pistlerle seninle dans ediyor olacağım"...Ama...
İNSAN PLAN YAPAR, TANRI GÜLER...
2012 Yaz Günlüğü Vol.1
Her sene Haziran ayında, o yaz yapacaklarıma dair bir "To Do List" hazırlardım.Bu sene kısa dönemli liste hazırladığımı fark ettim.Bakıyorum da bir numaralı listeyi büyük oranda başarıyla tamamlamışım.
Yıldızlılar başarıya ulaştıklarım.Haşlanmadan bronzlaşmayı beceremedim bir de aşkı bulamadım.:P şimdilik...
Alaçatı'ya olan hayralığım ömrüm boyunca bitmeyecek sanırım.Nasıl şirin,nasıl huzurlu,rengarenk bir yerdir orası öyle.Hele de her kapının önündeki renkli masalar yok mu beni benden alan...
TO DO LIST
•Gün batımını izle *
•Güneşin doğuşunu izle *
•Güneşlen,bronzlaş,haşlanma
•Dalgaların rüzgarla dansını izle *
•Sahilde kitap oku *
•Deli gibi dans et *
•Yeni lezzetler dene *
•Bir yerin sokaklarında kaybol *
•İnsanların hikayelerini dinle *
•Yeni yerler keşfet *
•Fotoğraf çek *
•Aşık ol
Alaçatı'ya olan hayralığım ömrüm boyunca bitmeyecek sanırım.Nasıl şirin,nasıl huzurlu,rengarenk bir yerdir orası öyle.Hele de her kapının önündeki renkli masalar yok mu beni benden alan...
4 Temmuz 2012 Çarşamba
Tatil Başlasın...Yollara Düşeyim
Yoğun ve yorucu bir sene sonunda tatilimin ilk haftasına aynı yoğunlukta başlamış bulunmaktayım ya da bulunmaktaydım:) Bu akşam Çeşme otobüsü otogardan çıktığı an benim için resmileşmiştir tatil:)
Îş ,okul,tatil hazırlıkları derken bu gece yola çıkıyorum.Kendimi en ait hissettiğim yere,en çok kendim olduğum,kendime en iyi baktığım yere gidiyorum...YOLLARA DÜŞÜYORUM...
Nereye gittiği önemli değil ,"yolda olma hali"ni seviyorum.Hele de gece yolculuğuysa bir de cam kenarı,değmeyin keyfime...
Bu sene uzun uzun yatmak,dalga seslerine karışmış rüzgarın uğultusunu dinlemek,gece yıldızları seyretmek,güneşi batırmak,yakamozu doğurmak,bolca okumak,uyumak,yeni planlar yapmak,yeni tatlar denemek istiyorum.
Çeşme,Alaçatı civarlarında olacağım.Ne yapmalı?Nereye gitmeli? önerilere açığım.Ama ben en çok yollarda kendime açığım...
Îş ,okul,tatil hazırlıkları derken bu gece yola çıkıyorum.Kendimi en ait hissettiğim yere,en çok kendim olduğum,kendime en iyi baktığım yere gidiyorum...YOLLARA DÜŞÜYORUM...
Nereye gittiği önemli değil ,"yolda olma hali"ni seviyorum.Hele de gece yolculuğuysa bir de cam kenarı,değmeyin keyfime...
Bu sene uzun uzun yatmak,dalga seslerine karışmış rüzgarın uğultusunu dinlemek,gece yıldızları seyretmek,güneşi batırmak,yakamozu doğurmak,bolca okumak,uyumak,yeni planlar yapmak,yeni tatlar denemek istiyorum.
Çeşme,Alaçatı civarlarında olacağım.Ne yapmalı?Nereye gitmeli? önerilere açığım.Ama ben en çok yollarda kendime açığım...
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)