9 Aralık 2012 Pazar

AŞKLA YAŞAMALIYIM

   Geçen gün biri vasıtasıyla başka biriyle tanıştırıldım.Eli yüzü düzgün, efendi,insanın gözlerinin içine safça bakan, "ya hala böyle insanlar var mı "dedirten cinsten bir çocuktu. Sıkıldım mı o an? sıkılmadım .Ama sıkılır mıyım yanında bir süre kalsam ?Kesinlikle evet. O gün kadın olmanın tüm tuhaflıklarını yapıp -ya da geleneklerini yerine getirip mi demeliyim bilemedim- kesinlikle  bundan zevk alırken ( kahve almaya gittiğinde whatsapptan arkadaşa durum bilgisi vermek,wc'ye gidip makyaj tazelerken telefonda ne zaman eksem de buluşup dedikodusunu yapsak gibi konuşmalar yapmak gibi :)) eğlendim itiraf ediyorum kendime :)
Amma velakin sevemedim,heyecanlandırmadı,aşk yok..Akşam arkadaşla bir taksim keyfinden sonra evime bir başıma dönerken "Neden ben sevemiyorum kimseyi?" gibi düşünceler sardı beynimi. Hatta yaşlar da aktı gitti o an gözlerimden, dolmuşta cama yansıyan aksime bakarken...

   Bu sabah uyanınca bir ışık çaktı beynimde.Eskileri düşündüm koca göbeği de sırık adamı da...İkisi farklı ortamlarda farklı zamanlarda çıktılar karşıma ama onları ilk gördüğümde bambaşkaydım,içim kıpırdı,aşkla dolmuş,ayaklarım yerden kesilmişti.

   Sonra işimi düşündüm,ufacık bir şey de olsa benim içimi kıpırdatacak bir planım varsa o günle ilgili o gün her şey bambaşka oluyor,çocuklar bir başka bakıyor sanki.Günüm daha bir anlamlı geçiyor.

   Alışveriş yapan halimi düşündüm sonra.Geçen sene koca kış arayıp da bulamadığım kırmızı yağmur botlarını bulmam ve onları ayakkabıcıda denerken aynada suraımdaki şapşal gülümsemem geldi aklıma.Ve bir hafta boyunca her gün giydiğimde, yolda yürürken insanların ayaklarıma tuhaf baktıklarında benim aynı gülümsemeyi yüzüme yerleştirmem...

   Derken fark ettim ki boşuna değil bu bendeki başını alıp alıp gitme merakları,yollarda olma sevdaları,havaalanı hayranlığı,yol resimleri meraklılığı...ŞU HAYATTA, BENİM AYAĞIMI YERDEN KESMEYEN HİÇ BİR ŞEYE BEN AŞIK OLAMIYORUM.


   İster iş,ister adam,ister arkadaş,ister ortam.Ne olursa olsun o şey beni heyecanlandırmıyorsa, ayaklarımı yerden kesmiyorsa yani o gezegenlerde aşk yoksa aşk ben oraya asla ait olamıyorum. O kaba sığamıyorum bir türlü. Aşkla yaşamam gerek yaşamın her anında.Aşk çünkü insanın ayağını yerden kesen tek şey.

   Anladım ki, rüzgarlı bir güz günü dünyaya gelmiş bir terazinin kalbi ,sadece rüzgarda kadınını dans ettirebilen birinin olacak...

5 yorum:

semmma dedi ki...

ben de her zaman kuğusu yahni yapılmış bir ingiliz kraliçesi edasıyla gezen bi terazi kadını olduğum için hep asil ingiliz kralımı, olmadı prensimi, en olmadı şövalyemi istedim ama elimdeki sadece teneke adam olmayı tercih etti..

semmma dedi ki...
Bu yorum yazar tarafından silindi.
Guzunkizi dedi ki...

semmma çok güldürdün beni :)valla benim de sarayın kralı dediklerim çokça soytarı çıktılar da bir garip teselli diyorum kendi kendime :))

Silmaril dedi ki...

Bloggerı neredeyse terk-i diyar etmiş olarak söylüyorum ki, yazıyı şimdi gördüm. Aşkla dolu zamanlar diliyorum tez zamanda. :)

cecilia dedi ki...

ne güzel bir yazı olmuş bu, hislerini düşüncelerini o kadar güzel dile getirmişsin ki. herkes için doğru bi insan vardır, dilerim ayaklarını yerdne kesen, seni heyecanlandıran o kişiyi bulursun, sevgiler..