Her yıl yılın son günlerinde yeni bir defter alırım ben.O yeni deftere yepyeni dilekler,yeni güzellikler yazacağım derim.Ama çoğu zaman eski yadigarlardan vazgeçemem ve yine eskiye yazarım.O yeniler de hep yeni olarak kalırlar.Ama bu sene iki defter tutmaya karar verdim.Birincisi; bir kaç yıldır yazdığım artık sonuna yaklaştığım ama bitrmeden elimden bırakmama kararı aldığım"yadigar" olacak.Yadigar'a o kadar çok şey yazdım o kadar çok ben var ki onda onu bıraksam sanki ihanet edecekmişim gibi geliyor.Zaten yakında anılar kutusuna gidecek.Kısıtlı zamanı onunla geçirmeye karar verdim.
İkinci defterim; hayal,hedef defterim olcak.Bu defteri geçen sene hurriyetin bir çekilişinden kazanmıştım.Hatta hayatımda kazandığım ilk çekilişti.Kıpkırmızı üzerinde hiç bir desenin olmadığı,dokununca kadifeye dokunur gibi hissettiğiniz bir defter bu defter.Ve defterin her sayfasının üstünde iki adet -bir dişi bir erkek- kuş var.Bu defterine hayal ve hedeflerimi yazıp nereden nereye geldiğimi neler yapmam gerektiğini yazmaya karar verdim.
Bir de buradan yazacağım 2011 muhasebemi,okuduğum kitapları ve dileklerimi...
2011'de keşfettiklerim,öğrendiklerim:
*Bu yıl kendimle daha barışık olmayı öğrendim.Önceki yıllarda kendimi arıyorum,kişisel olarak gelişiyorum(!)derken aslında kendi kendimin gırtlağını sıkıyormuşum bunu fark ettim.
*Rahat olmayı,akışta olmayı,olan her şeyin hayrıma olduğunu fark ettim
*Sık sık hasta olmamın,her mevsim bademciklerimin şişip boğazımın ağrımasının sebebinin aslında benim söylemek isteyipte söylemediklerim,yaşamak yapmak isteyipte yapmadıklarımın errorları olduğunu fark ettim.İçime attığım,dillendirmediğim her dert ve sıkıntı beni hasta ediyormuş vücudumu dinlediğimde öğrendim.
*Düzenli spor yapmanın özellikle yoga ve pilatese başlamanın omurga ve duruş üzerinde ciddi etkisi olduğu gördüm.Ben dik durabiliyor ve dik yürüyebiliyormuşum bunu öğrendim:)Ve bu bedenime olduğu kadar ruhuma da iyi geliyormuş.
*Her zaman her şeyi kontrol altında tutma takıntımın,manyaklığımın boşa bir çaba olduğu gördüm.Olan, olması gerektiği için oluyor zaten.
*Gezgin ruhumu sevmeyi öğrendim.Artık insanların "aa gene mi bir yerlere gidiyorsun.Ahh bu yalnızlıktan.Hayatında kimse yok işte ondan böyle yapıo"gibi enterasan tespitlerinin(!) hayatımda çook keyif aldığım ve bilgimi ve ruhumu besleyen gezmece tozmaca aktivitelerimi baltalama çalışmalarını izin vermemeyi öğrendim.
*Zaman geçtikçe herkesin değişebileceğini , yılların dostlarıyla bile bazen ayrı düşebileceğimi öğrendim ve onları kendi yollarında özgür bıraktım.
*Hayatımdan bana çok zarar verecek bir şekilde çıktıklarını düşündüklerimin iyiki de gittiklerini hatta bana yarar sağladıklarını gördüm.
*Aşk'ın gizli saklı,aman amanlarla,sıfıra yakın bir beklentiyle,tek taraflı özveriyle,sürekli alttan almakla,korkuyla,kimselere haykıramadan,ruha iyi gelmeden,sarıp sarmalanmadan,sımsıkı elle yürünmeden,huzur olmadan yaşanamayacağını ve de bunun "aşk"a haksızlık olduğunu öğrendim
*İnsanın hem gezmeyi eğlenmeyi çok sevip hem de yemek yapmayı,evde oturmayı,misafirler ağırlamayı,çoluklu çocuklu bir hayat yaşamayı,uzun aile sofralarında keyifle oturmayı,diziler izleyip çekirdekler çitletmeyi,tavşan kanı çaylar içmeyi sevebileceğini kabul ettim.Yani bence ben normalim:)
*Blog dünyasına girdim gireli hiç tanımadığın,görmediğin insanlardan bile ne çok şeyler öğrenip,ne ortak noktalar görüp,birbirine hem benzeyen hem çok ayrı bir sürü bir sürü dünya ve renk olduğunu ve tüm bu renklerle kendi dünyalarımızda yaşarken kocaman bir renk paleti gibi olduğumuzu gördüm.Yalnızlık hissimin kaybolduğunu farkettim..
Şimdilik aklıma gelenler işte...Çıtır çıtır yedik bu yılı tavşanlar gibi.Bazen hızlı hızlı bazen tadına vara vara...Öyle böyle bitti.Benim için güzel geçti...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder